Paul Auster 3 Şubat 1947 yılında ABD’de doğmuştur. Amerika’nın Columbia Üniversitesi’nde İngiliz, Fransız ve İtalyan edebiyatını okuyan yazar okulu bitirdikten sonra Fransa’ya yerleşmiştir. Burada bir müddet Fransız edebiyatından çeviriler yaptı. 

1974 yılında Amerika’ya tekrar dönen yazar Lydia Davis adlı bir yazarla evlenmiştir. 1977 yılında bir oğlu olmuştur. Oğluna Daniel adını vermiştir. 1979 yılında evliliği çeşitli sebeplerden dolayı bitmiştir. Bu yılda ayrıca babası vefat etmiştir. Babasının mirası kendisine kaldığı için o da rahatlıkla kendini yazar olmaya adamıştır. 

1981 yılında başka bir yazar olan Siri Hustvedt’la hayatını birleştirmiştir. Bu birliktelikten de ikinci çocuğu Sophie Auster dünyaya gelmiştir. Paul Auster şu anda PEN American Center’in başkan yardımcılığını yapmaktadır. Yazar şu anda eşi ve iki çocuğuyla birlikte New York’ta yaşamaktadır.

Paul Auster daha lise yıllarındayken Salinger ve Charles Dickens gibi yazarları okuyup onlardan ilham alarak yazar olmaya karar vermiştir. Avrupa’ya gittiği zaman Dickens, Kafka, Gide ve Albert Camus gibi yazarları inceleme fırsatı bulmuştur.

Kendisine şöhretin ilkini yaşatacak olan New York üçlemesinin ilk kitabı Cam Kent 1985 yılında yayımlanmıştır. Bu ilk kitabı basılmadan önce çoktan ikinci kitabı olan Hayaletler’i yazmaya başladığı için hemen arkasından bu kitabı da yayımlamıştır. 1986 yılında ise serinin son kitabı olan Kilitli Oda yayımlanmış ve bu üç kitaplı seri büyük ilgi ve beğeni görmüştür.

Yazarın anlatım tarzı oldukça karışıktır ancak bu özelliği kendisini anlaşılmayan bir yazara dönüştürmemiştir. Eserlerinde genellikle tesadüfi olayların aniden değiştirdiği hayat hikayelerine yer vermiştir. Bu hikayeleri de oldukça ilgi çekici bir hale getirir. Yazar bu özelliği sayesinde kendisiyle aynı çağdaşı olan yazarların birçoğundan ayrılır.

Bir nevi otobiyografik olarak adlandıracağımız Leviathan adlı romanı ise muhteşem bir şekilde kurgulanmıştır. Leviathan ile birlikte kendisine altın çağı yaşatan diğer kitabı olan Ay Sarayı’nda ise hayattan hiçbir beklentisi kalmayan M.S. Fogg’un şiirsel nihilizmin doruklarında olan yaşamını etkileyici bir biçimde anlatmıştır. Kitaplarını öyle güzel kurgulamıştır ki en monoton yaşamı süren insanların hayatını okurken bile sıkılmazsınız.