TÜRKİYE EKONOMİSİNİN YENİ YÜZÜ: SEKTÖREL ANALİZLER VE ÖNERİLER Prof. Dr. Sadi UZUNOĞLU
Dünya ekonomisinde ister gelişmiş ister gelişmekte olan ekonomiler olsun en önemli sorunların başında verimliliğin artırılması geliyor.
Verimlilik büyümesinin yakından ilişkili iki temel ölçüsü var: Birincisi, emek verimliliği veya çalışma saati başına gerçek çıktının basit hesaplanmasıdır. İkincisi ise sermaye yoğunluğu ve kapasite kullanımındaki değişiklikleri de hesaba katan toplam faktör verimliliğidir (TFV). TFV’deki değişiklikler, emek verimliliği artışındaki dalgalanmaları yakından yansıtır. Sermaye yoğunluğundaki artışlar nedeniyle işgücü verimliliği büyümesi her zaman TFV’ni aşarken, TFV büyümesinin düşmesi işgücü verimliliği kazanımlarındaki düşüşü yönlendirir.
Verimlilikteki büyümenin duraklaması en basitinden ülke ekonomisinin büyümesine ve kişi başına düşen gelirine yansır. Yüksek verimliliği yakalayan ülkelere kıyasla verimliliği artıramayan ekonomiler istikrarlı büyüme sekteye uğrarken, kişi başına gelir de verimliliği artıran ülkelere kıyasla düşük kalır.
2000’li yıllarda özellikle gelişmiş ekonomilerde uygulanan düşük faiz ve/veya sıfır faiz politikası yatırımlar aracılığıyla verimlilik artışını artırma konusunda başarısız oldu. Şirketler ucuz finansman ile daha fazla yatırım daha fazla inovasyon yerine “finansallaşmayı” tercih etti.
Ucuz finansman ileride tehdit oluşturabilecek rakiplerin ve yeni giren görece inovatif küçük şirketlerin satın alınması, kendi hisselerinin geri alınması ve/veya birleşmeler yoluyla tekelleşme eğilimlerini artırdı. Örneğin 2000’li yıllarda verimlilik büyümesi yavaşlayan ABD’de halka açık şirketlerin ortalama kâr marjı 1980’deki yaklaşık yüzde 20’den bugün yüzde 60’lara fırladı. İşgücü ödemelerinin gelir paylaşımındaki payı azalırken karların payında artış yaşandı. Tekelleşme eğilimleri daha yaratıcı şirketlerin sektöre girmesinin önünü kapatırken bilgi teknolojilerini kullanmak rakipsizlik nedeniyle büyük şirketlerin “tercihine” bırakıldı.
Patent ve diğer haklar bu şirketlerin adeta kalkanı haline dönüştü. Son yıllarda korumacılık eğilimlerinin artması ile birlikte büyük şirketlerin menfaatleri zırhla korumaya alındı. Bırakın yeni girecek inovatif şirketleri, yeni teknoloji geliştirmeye destek veren ülkeler bile yüksek gümrük vergileri ve vergi dışı diğer önlemlerle ile devre dışı bırakılıyor...
Bu girişin bu kitap ile önemli bir bağlantısı var: Öncelikle hangi çevresel ortamda olduğumuzu görmemiz gerekiyor. Maalesef Devlet Planlama Teşkilatı’nın devre dışı bırakılması sonucu öncelikle envanterimizi kaybettik. Sektörlerin mevcut envanteri, sektörlere yönelecek kaynakların ne kadarlık verimlilik yaratacağı, hangi sektörlerin öncelikle desteklenmesi gerektiği konusunda perspektifimizi yitirdik. Anlık alınan kararla verilen teşvik ve tahsisler tarım ve sanayi gibi reel sektörlerde ithal bağımlılığını artırırken sermaye stoku olumsuz etkilendi. Yüksek teknolojiye sahip uluslararası şirketler yaratma konusunda başarısız olduk. İhracatımız içinde yüksek teknolojili ürünlerin payı yaklaşık yüzde 3’ler gibi düşük bir düzeyde kaldı. Kamunun elindeki sermaye birikimi ya yabancıların eline geçti ya da ranta kurban oldu...
Yazarlar bu kitapta sektörel bazda mevcut durumu analiz ederek, kaynak tahsisi ve verimlik artışı konusunu ayrıntılı biçimde ele alıyorlar.
Yaptıkları çalışma ile ülkemiz için önemli bir eksiği en azından kapatmaya çalışıyorlar. Bu çalışmaların devamı gelecektir diye düşünüyorum.
Yaşanan dinamik süreçte konunun sürekli gözden geçirilmesi ve genişletilmesi gerekiyor. İyi ki bu tür bilimsel çalışmaları az da olsa yapanlar var.
İki genç akademisyen zor bir işe kalkışmış tabii ki desteklemek boynumuzun borcudur. Minnettarlıkla yolları açık olmasını diliyorum...
Kitaba sitemizden ulaşmak için:
Türkiye Ekonomisinin Yeni Yüzü
Sektörel Analizler ve Öneriler
Doç Dr. Caner Özdurak - Dr Firuze Simay Sezgin
https://www.scalakitapci.com/turkiye-ekonomisinin-yeni-yuzu