Senin Bir Erkek Kardeşin Yok Ama Peynir Sever
Senin Bir Erkek Kardeşin Yok Ama Peynir Sever
Patafizik birçoğumuzun adını hiç duymadığı ya da çok az duyduğu bir terim. 19. yüzyılın sonlarında, yazar Alfred Jarry tarafından bir nevi tesadüfen icat edilmiş bir çeşit düşünce biçimi. En basit şekliyle hayali çözümlemeler bilimi anlamına gelen patafizik, icat edildiği günden bu yana Dadaizm, Sürrealizm, Sitüasyoniz, Absürdizm, Oulipo, vahşet tiyatrosu ve grotesk tiyatro gibi birçok sanat akımının çıkış noktası olmuş ve aralarında Marcel Duchamp, Max Ernst, Tristan Tzara, Antonin Artaud ve Erik Satie gibi isimlerin de bulunduğu birçok önemli sanatçıyı etkilemiştir.
Patafizik, diğer akımlar gibi bir anda popülerleşerek etkisini farklı bir akıma bırakmamıştır. Patafiziğin bir “izm”e dönüşmeden günümüze kadar ulaşmasının temelinde ise az bilinir oluşu ve kendi içindeki istikrarı yer alır. Patafiziğe dair günümüzde hâlâ aktif olan bir Patafizik Koleji ve takvimi bulunmaktadır. Patafiziği en iyi açıklayan söylemlerden biri, Patafizik Koleji üyelerinden yazar George Perec’e aittir:
“Fizik, metafizik ve parafizik bir araya gelirler ve fizik der ki; Senin bir erkek kardeşin var ve peynir sever.
Metafizik şöyle yanıtlar; Belki bir erkek kardeşin vardır ve belki peynir sever.
Patafizikse şöyle söyler; Senin bir erkek kardeşin yok, ama peynir sever.”
En genel anlamıyla hayali çözümlemeler bilimi olarak tanımlanabilen patafizik, rutin olana istisnai bir bakış sunar. Kesindir, ancak hiçbir şeyi kanıtlamaya çalışmaz. Tıpkı George Perec’in örneklendirdiği gibi net bir şekilde bir erkek kardeşi yoktur ancak peynir sever!
Tikelin bilimi olan patafizik hem doğası gereği kendini açıklamak ve tanımlamaktan kaçınması hem de öznel oluşu sebebiyle açıklaması zor bir alandır. Ancak patafiziği anlamaya çalışmamak patafiziği anlamak adına önemli bir adımdır. Şahsen patafiziği insan zihnindeki bir karadeliğe benzetirim. Ona bir mana atamak ne kadar manasız olacaksa patafiziğin kendisine bir mana yüklemek de aynı şekilde anlamsız olacaktır. Patafiziği anlamak kendi zihinlerimizdeki karadeliği keşfetmek gibidir. Bu sebeple patafizik ciddi bir uğraştır. 15 yaşında bir çocuğun şakası olarak ortaya çıkması da bu ciddiyeti kanıtlar niteliktedir.
Patafizikçi/sanatçı Brian Reffin Smith, patafiziği açıklarken şöyle söyler: “Eğer patafiziği anladığınızı düşünüyorsanız, patafiziği anlamamışsınızdır.” Dolayısıyla patafiziğin zihnin günlük algısına hitap etmediğini söyleyebiliriz. Patafiziği bir süpürgeyi ya da bir ayakkabıyı anladığımız biçimde anlayamayız.
Patafizik ilk olarak Fransız yazar, şair Alfred Jarry tarafından ortaya atılmıştır. Alfred Jarry’nin 15 yaşındayken, okulda bir öğretmeninden esinlenerek yazdığı Kral Übü oyunu patafiziğin ilk örneği olduğu gibi aynı zamanda absürt tiyatronun da ilk çıkışı olmuştur. Ancak Alfred Jarry’nin patafiziği tanımlaması, Übü’den çok sonra yazdığı Patafizikçi Doktor Faustroll’un Davranış ve Görüşleri (Gestes et Opinions du Docteur Faustroll Pataphysicien) kitabında yer almıştır. Kitaba göre patafiziğin tanımı:
“Başına bir apostrof koyarak ‘patafizik olması gereken patafizik, metafiziğe içinde yada dışında, eklenen bir şeyin bilimidir; metafizik fiziğin ne kadar ötesine uzanıyorsa, patafizik de metafiziğin o kadar ötesine uzanır.
Tanım: Patafizik hayali çözümlemeler bilimidir; potansiyel olarak tanımlanmış nesnelerin özelliklerini, taslak görüntülere sembolik olarak atfeder.”
Günümüzde hâlâ patafizikçiler arasında apostrof olmasının gerekliliği tartışılsa da Jarry bu tanımlamayı yaptıktan sonra hiçbir patafizik ifadesinde apostrof kullanmamıştır. Dolayısıyla kimi patafizikçiler ‘patafizik olarak, kimileriyse patafizik olarak kullanır.
Alfred Jarry, 1873’te Fransa’nın Laval şehrinde doğar, tüccar bir ailenin oğludur ancak babasının işlerinin kötüye gitmesiyle annesi, Alfred ve kız kardeşi Charlotte’u alarak şehri terk eder. Çocukluğu boyunca birkaç defa taşınan Jarry, bu sebeple üç farklı lise değiştirmek zorunda kalır. Kral Übü oyununu da henüz 15 yaşında lisede öğrenciyken bir öğretmeninden esinlenerek yazar. Kral Übü bir anti kahramandır, sahneye “Merdre!” diye bağırarak çıkar. “Merde” Fransızca’da “bok” demektir ancak Jarry küçük bir kelime oyunu yaparak bunu “Merdre” olarak değiştirmiştir. Böylece fonetik olarak izleyiciler Kral Übü’nün “bok!” diye bağırdığını sanarken son anda “boka” gibi bir anlam duyulur. Kral Übü zorba ve pis bir karakterdir. Ülkesini savaşa sokar ve yalnızca kendi zevk ve refahını düşünür. Oyun boyunca sık sık küfreder.
Oyun 1896 yılında Paris’te sahnelenir, basın ve halk tarafından büyük tepki çeker. Alfred Jarry’nin herkesle ve her şeyle alay eden, toplumu keskin bir dille eleştiren tutumu dönemin avangart bohem çevresi tarafından desteklenir. Özellikle yakın dostları Guillaume Apollinaire, Paul Valéry, André Gide ve Henri Rousseau, Jarry’i kendisine saldırmaya çalışan güruha karşı savunurlar. Ayrıca dönemin önemli sanatçılarından Miro, Max Ernst, Munch ve Picasso … gibi isimlerin saygısını kazanır. Alkole olan düşkünlüğüyle bilinen Jarry, Paris’in çeşitli avangart salonlarında sıkça rastlanan simalarından biri olur.
Alfred Jarry için hayatını bir anlamda Kral Übü olarak yaşamıştır denebilir. Asla vazgeçmediği üç şey; silahı, bisikleti ve absent olur. Jarry avare ve kısa bir hayat yaşar, 34 yaşında tüberkülozdan ölür. Bu kısacık hayatında ise birçok sanatçıya ve sanat akımına, şiir, tiyatro ve metinlere ilham olur.
Alfred Jarry’nin en önemli eserlerinden biri de Patafizikçi Doktor Faustroll’un Davranış ve Görüşleri (Gestes et Opinions du Docteur Faustroll Pataphysicien) adlı hikâyesidir. Patafiziğin ilk kez anlatıldığı bu kitap aynı zamanda Patafizik Koleji'nin kutsal kitabı olarak kabul edilir.
Kitap, Paris’ten Paris’e, kalburdan bir gemiyle yolculuk yapmakta olan Doktor Faustroll’un hikâyesini anlatır. Doktor Faustroll, 63 yaşında dünyaya gelmiştir, aynı tarihte doğmuş ve ölmüştür. Vücut ölçüleri ve fiziksel betimlemeleri matematiksel hesaplarla verilen kitapta doktora eşlik eden bir de Çıkık-kıç isimli maymun yer alır. Kitap tamamen patafiziksel bir üslupla yazılmıştır ve patafiziğin en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilir.
Patafizik takvimi, 1899 yılında Alfred Jarry tarafından oluşturulmuş ve Übü Baba’nın Takvimi adıyla yayımlanır. Takvim, Alfred Jarry’nin doğumundan yani 8 Eylül 1873’ten başlar. Bu aynı zamanda patafizik çağının da başlangıcı olarak kabul edilir. 13 aydan oluşan takvimde gün ve ay isimleri tamamen uydurma ve hayal ürünüdür. Takvim, Jarry öldükten sonra Patafizik Koleji tarafından 1948 yılında kullanılmaya başlanmıştır ve günümüzde hâlâ aktif olarak patafizikçiler arasında kullanılır. Takvime göre şu anda Sable ayının 150. yılını yaşamaktayız.
Patafizik Koleji; Alfred Jarry öldükten 41 yıl sonra, 1948’de Emmanuel Peillet tarafından kurulur. Koleje üye isimler arasında; George Perec, Boris Vian, Raymond Queneau, Jean Mollet, Luc Étienne, Marcel Duchamp, René Daumal, Eugéne Ionesco, Jean Dubuffet ve daha birçok yazar, şair ve sanatçı yer alır. Kolejin kendine has bir hiyerarşik sistemi bulunur. Buna göre Doktor Faustroll kolejin azledilemez bir üyesi ve baş küratörü olarak kabul edilir. Ardından hiyerarşik bir sıralamayla; yardımcı küratör, araştırmacı, satrap, naip şeklinde ilerler. Patafizik Koleji 1975 yılında kapatılmış ve 2000 yılında tekrardan açılmıştır. Günümüzde hâlâ aktif bir şekilde çalışmakta ve dünyada pek çok ülkede koleje bağlı patafizik enstitüleri bulunmakta.
Son Patafizik Koleji yardımcı küratörü Tanya Peixoto, ilk kadın yardımcı küratördür ve 2014 yılında kendisinden önce gelen yardımcı küratör Lutembi (hayali bir timsah)’den görevi devralmıştır. Günümüzde patafizik birtakım değişikliklere uğrayarak “Francophone” ve “Anglophone” olarak kendi içinde ayrışmıştır. Bu ayrım göz önünde bulundurulunca Tanya’nın İngiliz bir kadın olarak kolejin yardımcı küratörü olması önemli bir adım olarak görülebilir.
Son dönemlerde patafiziğe dair yazılmış en açıklayıcı metinlerden biri, kuşkusuz Andrew Hugill’in ‘Pataphysics A Useless Guide adlı kitabıdır. 2015’te basılan kitapta Hugill, patafiziği âdeta atomlarına ayırarak detaylıca anlatır. ‘Pataphysics A Useless Guide için şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı patafizik tanımı diyebiliriz. Kitap patafiziğe dair yaptığı detaylı tanımlamalarıyla kimi patafizik toplulukları arasında pek “patafiziksel” kabul edilmese de, patafiziği anlayabilmek adına oldukça önemli veriler sunar.
Andrew Hugill basit bir şekilde patafiziği dört temele ayırarak açıklar. Bunlar; syzygy, clinamen, anormally ve antinomy’dir.
Syzygy:
Syzygy, kelime olarak astronomide kullanılan bir ifade biçimidir ve iki ve ya daha fazla gök cisminin aynı hizaya gelmesi olarak tanımlanır. Tutulmalar birer syzygy’dir. Patafizikte syzygy beklenmeyen iki veya daha fazla şeyin (nesne, düşünce, kelime…) bir araya gelerek bir çizgi, bağlantı oluşturmasıdır.
Clinamen:
Patafiziğin öngörülemezliği üzerinde duran clinamen yolu değiştirmek anlamına gelir. Bir akışın içerisinde bir şeyin A noktasından B noktasına varması beklenirken bambaşka bir yöne gitmesidir. Kral Übü’nün sahneye çıkarken “merde” diyecek gibi başlayıp son anda “merdre” demesi de bir clinamen örneğidir.
Anormally:
Bir metnin, görselin ya da düşüncenin patafizik olabilmesi için içinde o düşüncenin doğasına uymayan bir öğe barındırması gerekmektedir. Akışı, beklenen kuralı bozacak bir durum yani anormal bir öğe olmalıdır.
Antinomy:
Aynı anda olmayacak iki şeyin bir anda gerçekleşmesi anlamına gelir. Hugill, antinomy’i açıklarken kuantum fiziğinden örnek verir. Kuantum fiziğinde ışığın hem partikül hem de dalga olarak gözlemlenebilmesi bir antinomydir.
Patafizik günümüzde hâlâ geniş kitlelerde bilinmese de bu alan üzerinde çalışmak, yazmak ve üretmek adına her geçen gün dünyanın farklı noktalarında patafizik enstitüleri kurulmaktadır. Türkiye’de maalesef henüz bir patafizik enstitüsü bulunmamakla beraber en yakın patafizik enstitüsü de Ermenistan’da yer alan Institut Pataphysique Armenien’dir.
Yirminci yüzyılın sonlarından bu yana patafizik yaramaz bir çocuk edasıyla bilime, sanata ve hatta hayata kafa tutarak algılarımızın sınırlarını zorluyor ve zihinlerimizde ki kara deliklere ulaşan bir merdiven oluyor.
Kaynak: https://www.artfulliving.com.tr/sanat/senin-bir-erkek-kardesin-yok-ama-peynir-sever-i-26998