Osman Şenkul - En verimli coğrafya yüzlerce yılın en ağır koşullarına sürükleniyor

En verimli coğrafya yüzlerce yılın en ağır koşullarına sürükleniyor
Osman Şenkul
Ugarit, bugünkü Suriye’nin kuzeyinde, Akdeniz kıyısında, Ras Shamra adıyla bilinen bir höyüğün üstünde MÖ ikinci bin yılda kurulmuştu. Ugarit'in toprakları, kuzeyde Casius Dağı’ndan (Kılıç Dağı) güneyde Tell Sukas’a (Suriye'nin Jableh kentinin güneyinde Geç Tunç Çağı arkeolojik höyüğü) kadar yaklaşık 60 kilometrelik ve batıda Akdeniz’den doğuda Orontes (Asi Irmağı) vadisine kadar 50 kilometre derinliğinde bir alanı kapsıyordu.
Ugarit’in ılıman iklimi, tarım ve hayvancılık için elverişliydi. Geniş Ugarit topraklarında buğday, arpanın yanında bağcılık da gelişmişti. Yörede tahıl, zeytinyağı ve şarabın yanı sıra, Mezopotamya ve Mısır’da az bulunan bir ürün olan kereste üretilirdi.
Ayrıca kentin, önemli ticaret yollarının kesiştiği yerde bulunması onu uluslararası ilk büyük limanlardan biri yapmıştı. Ugarit’e, Ege Denizi’nin, Anadolu’nun, Babil’in, Mısır’ın ve Ortadoğu’nun başka bölgelerinden gelen tüccarlar, orada maden, tarım ürünleri ve yöreye özgü çeşitli malların ticaretini yaptılar.
Orsiphantos’un, “sigorta niyetine” denizlerin öfkeli tanrısı Poseidon’a adadığı ve dev dalgaları kolayca aşabilsin diye de Aigagros (dağ keçisi) adını verdiği teknesi, güçlü doğu rüzgârını arkasına almış, pupa yelken yol alıyordu. Kürekçilere şimdilik iş düşmüyordu. Onlar da, aşçının talimatıyla, çeşitli tuzaklar ile donanmış halatları denize salmış balık atlamasını bekliyordu. Kürekçilerden iki tanesi de, teknenin iki tarafında, elde mızrak, pür dikkat denize bakıyor, her an su yüzüne çıkabilecek balıkları gözlüyorlardı.
Orsiphantos, dümenin başında, hazinesinin üzerine oturmuş, zaman zaman ufka bakarken, bir yandan da, bir kılıç balığının parçaladığı ağı onarmaya çalışan yakın dostuyla koyu bir sohbet içindeydi.
Konu belli; Perikles ve politikalarıydı. Heliodoros, Perikles'ten memnundu; halkın geçim sıkıntıları biraz düzelmiş, köle gibi çalışmalara biraz ara verilmişti. Ona göre, devlet de güçlenmiş, birçok düzenlemeyle varlığını hissettiriyordu.
"Aziz dostum" dedi, "Seni anlıyorum, kendine göre argümanların var. Ama unutma Perikles iyi eğitimli biri; Anaksagoras, Elealı Zenon ve Damon gibi ünlü düşünürlerden ders aldı. Henüz 30 yaşındayken Ephialtes ile birlikte başkomutanlığa seçildi..."
Burada sustu. Çünkü Perikles'in politikada asıl yükselişi, Ephialtes’in bir suikast sonucu öldürülmesinden sonraya rastlıyordu ve aradan bu kadar zaman geçmesine karşılık bu işte onun parmağı olup olmadığına ilişkin tartışmaların ardı arkası kesilmemişti. Aslında kendisinin bu konuda Perkiles'e inancı tamdı; ama, keşke Ephialtes öldürülür öldürülmez Halk Partisi’nin başına geçmeseydi diye de düşünmeden edemiyordu.
Heliodoros'un bu tereddüdünü gören Orsiphantos hemen söze girdi:
"Dostum, sen de çok iyi bilirsin ki, Perikles'in göreve gelir gelmez yurttaşların devlet karşısında eşitliğini sağladığı o büyük adımında en çok destekleyenlerden birisi bendim. Büyük bir ticari kaybım olacağını bile bile sefere çıkmayıp, Atina'da kalarak kendisinin yanında durdum. Ben varlıklı biriyim ve Perikles'in bu yasaları öncesinde devletten en çok yararlananlar arasındaydım. Perikles'in, yurttaşları sahip oldukları mülkiyete göre siyasal haklardan yararlanması uygulamasına son verip, devlet görevlilerinin ayırım yapılmaksızın seçimle belirlenmesi ilkesini hazırlayan ekipten biriyim. Mademki bu hizmetler herkese ve eşit bir şekilde gidecek, o zaman bu hizmetleri götüren görevlilere de ücret verilmesinin gerektiğini Perikles'e ben söyledim ve biliyorsun ki, yasa tam da öyle çıktı."
Daha önce defalarca olduğu gibi, tartışmanın dönüm noktasına gelmişlerdi. Heliodoros, dostunun bu sözlerinin ardından pası almıştı. Her zaman olduğu gibi, Orsiphantos'un konuşmasına verdiği hafif arayı değerlendirir gibi yapıp konuşmaya başladı:
"Aziz dostum, senin Perikles ile ne kadar yakın çalıştığını elbette biliyorum. Özellikle, korsanlara karşı siz tacirlerin teknelerini, filolarını korumak için yaptığın katkıları herkes biliyor..."
"Yine mi aynı konu...!!!?"
"Tamam, tamam, bu konuda ne kadar hassas olduğunu biliyorum; bu konuya hiç değinmemem gerekiyordu. Ama şunu unutma ki, Perikles'in ticaret filolarını korumak için kurduğu askeri güç tamamen iyi niyetinin eseridir. Sana da ne kadar değer verip, dinlediğini sen de bilirsin. Bu girişiminde aksamalar olduysa, bunu biraz da görevli komutanlara, askeri güçlere..."
Orsiphantos, daha önce de defalarca olduğu gibi yine dayanamadı, tam burada dostunun sözünü kesti. "Artık dayanamayacağım...!" repliğini sertçe yineledikten sonra devam etti:
"Biliyorsun ki, ben o deniz gücünün Perslere karşı kurulmasını önermiş ve nasıl çalışacağına ilişkin olarak kendisine ayrıntılı bir rapor sunmuştum. Başlangıçta tamamen benim önerilerim uygulandığı için Perslerle uzun bir zamandan beri sürmekte olan savaş bir antlaşmayla sona ermişti. Delos Birliği'mizin de gücüyle Pers İmparatorluğu'nun tüm ileri garnizonlarını imha ettik ve Pers Donanmasını Ege Denizi'nden tümüyle attık."
Heliodoros, "Tamam dostum, tüm bunları biliyorum..." diye araya girmeye çalıştı; ancak, Orsiphantos'u durdurmak mümkün değildi; çünkü, Heliodoros'un da bildiği gibi can alıcı noktaya geliyordu:
"Ama ne oldu? Pers kalelerinden, donanmasından ve kaçarken geride bıraktıklarından oluşan koca servet nereye gitti? Halkını bu kadar düşünen Perikles efendi bu servetin yağmalanmasına neden engel olamadı? Atina'nın sülüklerinin daha da semirmesine neden göz yumdu? Kimon'a ne demeli? Sen sanıyor musun ki, Kimon her zaman en önde savaşan biriydi? Ayrıca öyle olsa da ne fark eder? Persler'e karşı yalnızca Kimon savaşmadı ki... Kimon Sestos Seferi'nden tam 200 talanton (5 ton gümüş) servetle döndü. Kimon'u ikimiz de tanıdığımız için örnek verdim, biliyorsun; yoksa daha ne Kimonlar türedi Atina sokaklarında. Savaşa dürüstçe, Perikles ve ekibinin ideallerine bağlanarak giden yüzlerce Atinalı savaş sonrası da mütevazı yaşamlarını sürdürürken, Kimon gibiler, gece-gündüz, hiçbir şey üretmeden, kamu için hiçbir şey yapmadan eğlenceden eğlenceye koşuyor, ganimetleri harcıyorlar..."
Orsiphantos coşmuştu ve Heliodoros aynı şeyleri defalarca dinlemiş olmanın uyuşukluğunu yaşıyorken, aklına birden parlak bir karşı çıkış fikri geldi. Bunu söylerse, tartışmayı bambaşka bir zemine kaydıracak ve dostunun tüm repliklerini de alt-üst etmiş olacak ve susturacaktı.
"Aziz dostum; Kimon gibilerin ganimet üzerine konup, ne oldum delisi gibi har vurup harman savurdukları doğru. Ellerindeki uçsuz, bucaksız serveti Atina eğlencelerinde, klasislerde harcıyorlar; ama diğer yandan, aç-susuz kimse var mı? Sokakta yatan kaldı mı koca Atina'da?"
Gerçekten de, Heliodoros'un da tahmin ettiği gibi, Orsiphantos hiç beklemediği böyle bir çıkış karşısında duraladı. Konuşmaktan dolayı bir süredir elini süremediği kupasını alıp büyük bir yudum şarap içti. Ardından bir küçük parça kurutulmuş balığı, ağzında hafif dolaştırıp, tuzunu emdikten sonra neredeyse çiğnemeden yuttu. Dostunun hareketlerini izleyen Heliodoros neredeyse zaferini ilan etmek üzereydi ki, Orsiphantos şarabından küçük bir yudum daha aldıktan sonra, hafif gülümseyerek konuşmaya başladı:
"Sevgili dostum, sen bir hous zeytinyağının kaç drahmi olduğunu biliyor musun? Ya bir hous şarabın? Bir yaşında bir oğlak kaç drahmi sence? Bir fıçı kurutulmuş balık için ne kadar istiyor Atinalı tacirler biliyor musun? Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun? Önceden zeytinyağını yalnızca karnımızı doyurmak ve hastalıklarımızı iyileştirmek için kullanırken, şimdi bu ganimet zenginleri zeytinyağı içinde yıkanıyorlar. O nedenle bir hous zeytinyağını eskisi gibi 5 drahmiye bulmak olanaksız artık. Ya şarap? Eskiden yalnızca yemeklerde ve böyle sohbetlerde içerdik. Şimdi bu ganimetçiler, zeytinyağı banyosundan çıkıp, şarap banyosunda durulanıyorlar. Şimdi tüm Atina'yı dolaşıp arasan, housu 3 drahmiden şarap bulamazsın. Bu ganimetçiler, 'ben senden çok oğlak ikram ederim' diye yarışa girmekten, Atina çevresinde sürü bırakmadılar. Artık eskiden olduğu gibi, bir ailenin günlerce sofrasının baş yemeği olan bir oğlak almak için artık eskisi gibi 8 drahmi yeterli mi sence? Şu, şarabımızın yanında yediğimiz kurutulmuş balık kaç drahmi oldu biliyor musun? Eskisi gibi 10 drahmiye bir fıçı kurutulmuş balık bulmak mümkün değil, sen de çok iyi biliyorsun. Artık, o aç olmadığını söylediğin insanlar, eskiden olduğu gibi bir drahmiye 6 ekmek alamıyorlar. Oğlak ve balık yerine, kırlara çıkıp ot topluyor ve onları pişirip yiyorlar. Çünkü sevgili dostum, bu insanların günlük kazancı, o da eğer bir becerileri varsa, hâlâ eskiden olduğu gibi 2 drahmi. Bir becerisi olmayanlara yine yarım drahmi veriyorlar; söyler misin, yalnız dahi yaşasan üç obolos ile nasıl geçer koca gün? Bir ekmeğin yanına bir desti şarap dahi alamazsın bu parayla. Elinden çok iş geliyorsa; mesela bir doktorsan ya da heykeltıraş, günlük kazancın eskiden de olduğu gibi 6 drahmiyi buluyor. Zeus aşkına söyler misin, Akropol yokuşunun başındaki yüksek duvarlı avlunun içindeki küçük evinde yaşayan doktor Kallistratos, bu Kimon gibilerinden çok mu kötü durumda ki, ailesini geçindirmekte zorlanmaya başladı? Yolculuğa çıkmadan önce dişlerim için kendisine uğradığımda, oğlunun doktor olmasına karşın orduya katılmak istediğini söyledi. Dostum, ya barınma? Eskiden 400 drahmiye ev bulmak mümkündü. Tamam, 1.000 drahmilik ev de vardı ama küçük bir ailen varsa, 400 drahmi ödeyerek, hem de bahçesinde kuyusu olan bir mütevazı ev alabilirdin. Yok dostum, yok, artık o fiyata ev yok. Perikles efendi, 'kimse sokakta kalmayacak, herkesin barınacak bir yeri olacak' diye emir verirken, bu fiyatlardan haberi yok. Askerleri her gün sokaklardan insan toplayıp surların dışına, keçi ağıllarına atıyor. Perikles bunu bilmiyor mu sanıyorsun? Eğer öyle sanıyorsan aldanıyorsun, dostum. Bütün bunları rapor ediyorlar askerleri. Ama o, Kimon gibileri de, yoksulluktan kıvrananları da yok sayıyor."
Heliodoros adeta şoktaydı. Tam dostunu köşeye sıkıştırdığını düşünürken, kendisi bu duruma düşmüştü. Birkaç kez araya girmek istediyse de cesaret edememişti. Dostunun verdiği örnekler baştan sona doğruydu. Atina'da bir zenginlik olmasına vardı, ama her geçen gün geçinmek daha da zorlaşıyordu. Atina'da evi daha çok para ettiği için satıp, daha güvensiz olmasına karşın kırsal bölgelere taşınanların olduğunu biliyordu. Hatta bir dostu, 'aileden Atinalı olduğum bilinmese gidip birilerine köle olacağım, ama Perikles onu da yasakladı' demişti. Bu düşünceler Heliodoros'ta bir kıvılcım daha yaktı. Elbette ya, Perikles Atinalıların köleliğini kesinlikle yasaklamıştı. Hemen atıldı:
"Kölelik...! Artık Atinalılar köle değil ve olmayacaklar. Buna ne dersin dostum?"
Orsiphantos'un yanıtı hazırdı. Zaten sözü oraya getirmek üzereydi. Hiç tereddüt etmeden yanıtladı:
"Mademki Perikles köleliğe karşıydı, neden Perslerden kurtarılan köleler salıverilmek, özgür birer yurttaş olmaları sağlanmak yerine, köle olarak alındı ve ailesi varlıklı olanlar onlarca talanton fidye karşılığı verildi? Perikles efendi sırf bunun için, 'Atinalı, anası da babası da Atinalı olandır' yasasını çıkarmadı mı? Atina'da yaşayan köle olamaz da, neden Samos'ta yaşayan köle olabiliyor? Neden Kimon gibiler, daha çok fidye alacaklarını düşündükleri, Samoslu, Halikarnasoslu, Miletoslu, Prieneli, kısacası İonialı ve Karyalı yüzlerce Pers köleyi kendilerine ayırıp, ailelerinden onlarca talanton alarak serbest bıraktılar? Köleliğe karşı olmak böyle bir şey midir? Savaşta teslim olan Persliler para etmeyecekleri için öldürülmediler mi?"
Bu yaşananlardan (M.Ö. 5. Yüzyıl) yaklaşık 2500 yıl sonra, yine aynı topraklarda benzer yoksulluk ve kölelikler yaşanıyor.
Türkiye'nin 2024 GSYH’da büyüme oranı yüzde 3,2 ve nüfus artış hızı binde 3,4 oldu. Bu durumda 2024 kişi başına GSYH’da büyüme yüzde 2,85’te kalmış oldu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın raporuna göre, Türkiye’de yoksulluk oranı endişe verici düzeylere ulaştı. Aşırı yoksulluk sınırının altında yaşayan hane sayısı 2024 yılında 3,6 milyona çıkarken, sosyal yardım alan hane sayısı 4,5 milyonu aştı. Öne çıkan bazı destek kalemleri ise şöyle:
- Elektrik tüketim desteği: 4 milyon 87 bin 785 hane
- Şartlı Eğitim Yardımı: 1 milyon 744 bin 442 kişi – toplam 1,3 milyar TL
- Gıda yardımları: 4 milyon 262 bin 105 kişi
- Barınma yardımları: 21 bin 380 hane
- Doğalgaz tüketim desteği: 702 bin 253 hane
- Genel Sağlık Sigortası (GSS) prim borçlusu kişi sayısı: 9 milyon 444 bin 458
Kişi başına milli gelirde yüzde 2,85 büyüme, Türkiye koşullarında oldukça düşük bir büyümedir; çünkü her şeyden önce, Türkiye sürekli cari açık verdiği için dış borç ödeme kapasitesi düşüktür ve bu nedenle dış borçları ödemek için önce yurt içinde gelir artışı yaratmak gerekir.
Daha da önemlisi, en yoksul kesimin milli gelirden aldığı pay azalırken, dolayısıyla en zengin kesimin milli gelirden aldığı pay arttı. Bu nedenle, gelir dağılımının bozulduğunu gösteren “gini katsayısı” daha da büyüyerek, Kosta Rika ve Meksika ile birlikte dünyanın “en kötü ilk üçü”nün arasına yükseldi. Gelir dağılımındaki bu bozulmanın önemli göstergelerinden birisi olan mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı da, erkeklerde yüzde 6,9 iken kadınlarda yüzde 11,4 olarak gerçekleşti ve geniş tanımlı işsizlik (âtıl işgücü) erkeklerde yüzde 22,8 kadınlarda ise yüzde 37,2 olarak hesaplandı. (Aralık 2024 - DİSK-AR).
İngiltere'de 21 sivil toplum kuruluşu tarafından 1942 yılında kurulan, yoksulluğa karşı mücadele eden Oxfam'ın 20 Ocak'ta yayınlanan, Yapanlar Değil, Alanlar (Takers, Not Makers) başlıklı raporu da, bu gelir eşitsizliğinin, yalnızca Türkiye'de değil, tüm dünyada giderek ağırlaştığını ortaya koydu:
- Milyarderlerin toplam serveti geçen yıl 13 trilyon dolardan 15 trilyon dolara çıkarak 2 trilyon dolar (yaklaşık 72 trilyon lira) veya günde yaklaşık 5,7 milyar dolar (yaklaşık 203 milyar lira) arttı ve bu artış 2023’e kıyasla üç kat daha hızlı gerçekleşti.
- Milyarder sayısı 204 kişilik artışla 2769’a çıktı ve her milyarderin serveti günde ortalama 2 milyon dolar arttı.
- Oxfam geçen yılki raporunda da, 10 yıl içinde bir trilyoner ortaya çıkacağını öngörmüştü. Bu yılki rapor ise günde 6,85 dolardan (yaklaşık 244 lira) az parayla geçinen insanların sayısının 1990’dan bu yana neredeyse hiç değişmediğini belirtirken, mevcut eğilimler devam ederse 10 yıl içinde beş trilyonerin ortaya çıkacağına dikkat çekiyor.
- Toplumun en zengin yüzde 1’i tüm servetin neredeyse yüzde 45’ine sahipken, insanlığın yüzde 44’ü yani yaklaşık olarak 3,6 milyar insan Dünya Bankası’nın günlük 6,85 dolarlık yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Buna karşılık 2024’te her hafta en az dört yeni dolar milyarderi ortaya çıktı.
- Dünya çapında en fazla milyarderin bulunduğu ABD’yi, Çin ve Hindistan takip ediyor.
Rapor, dünyanın en zenginlerine ilişkin üç gerçeği de şöyle tanımlıyor:
- En zengin 10 kişinin serveti 2024’te günde ortalama 100 milyon dolar arttı.
- İlk insanlardan bu yana, yani 315 bin yıl önce, her gün 1000 dolar biriktirmiş olsanız bile, en zengin on milyarderden birinin sahip olduğu kadar paranız olmazdı.
- En zengin 10 milyarderden herhangi biri servetinin yüzde 99’unu kaybetse yine milyarder olur.
Günümüzden geriye dönüp, Orsiphantos’un döneminden bu yana yaşananlar ve gelinen düzeylere baktığımızda, yeryüzünün en verimli coğrafyasına sahip olan ve uygarlığın beşiği sayılan ülkemiz ve çevresindeki toprakların yüzlerce yılın en ağır koşullarına doğru, her geçen gün hız kazanarak sürüklenmekte olduğunu görüyoruz.