Gazze 27 yüzyıl sonra ucuz emek cennetinin kapısı oluyor Osman Şenkul

Gazze 27 yüzyıl sonra
ucuz emek cennetinin kapısı oluyor
Milattan Önce 8’inci yüzyıl başlarında, Yunanistan, Ege Adaları ve Anadolu’dan, Mezopotamya’ya, bugünkü Suriye, Lübnan, İsrail ve Ürdün topraklarının yer aldığı Fenike’ye ve Mısır’a uzanan bölgede yaşanan ekonomik canlanmanın ardından baş gösteren savaşlar sonucu bölge zenginlikleri talan edildi ve oldukça uzun sürecek derin bir ekonomik kriz bölgeyi kasıp, kavurdu.
Bu kriz döneminde, savaşlar öncesi çok hızlı gelişen ve temel kurallara kavuşan ekonomi, birden bire ilkel dönemlerine geri döndü. Ticaret neredeyse tamamen ortadan kalktı. Krizden önce oldukça refah içinde yaşayan bölge halkı büyük bir yoksulluk içine düştü. Bugünlerde Türkiye’de ve bölgede yaşandığı gibi, her aile, mümkün olduğunca dışarıdan mal almamaya çalışıyordu. Birçok aile kendi gereksinimlerini karşılayacak gıda maddelerini üretmeye çalışıyor, kendi gereçleri ve diğer olanaklarıyla elbise, ayakkabı, ev eşyası ve tarım araçlarını kendileri yapmaya çalışıyorlardı.
Ekonomideki bu değişimler yalnızca sıradan insanları değil, o dönemdeki sarayı da etkilemişti. Kral Odysseus, ekin biçiyor, buğday öğütüyordu. Kral ayrıca gemi yapımcılığı ile evdeki karyolaları üretecek ve onarabilecek kadar marangozluk öğrenmişti. Kraliçe Penelope da sarayda hizmetçileriyle birlikte kumaş dokuyordu. Prenses ise halayıklarıyla birlikte çamaşır yıkayarak “saray ekonomisi”ne katkıda bulunuyordu. Homeros’un şiirlerinden de anlaşıldığına göre, daha çok ovalarda yapılan tarımda gübreleme ve nadas uygulanıyordu. En çok ekilen iki ürün buğday ve arpaydı. Ayrıca zeytin ve üzüm yetiştiriciliği yapılmakta, yemeklerde buğday ekmeği yenilmekte ve tatlı şarap içilmekteydi. Zeytinyağı da yemeklerde ve aydınlanmada kullanılıyordu. Hayvancılıkla geçinenler daha çok koyun, keçi ve domuz besliyordu.
Ekonomimin büyük bir bölümünü tarım ve hayvancılıkla aile içi üretimler temsil etse de, bakır ve demir işleri ile çömlekçilik, inşaat ustalığı, marangozluk gibi meslekler de gözdeydi. Ancak, bu imalathanelerin sahipleri büyük ölçüde yoksul düştükleri için imalat yapamaz olmuşlar, imalathanelerini kapatmak zorunda kalmışlardı. Bu zanaatkarlar, birkaç büyük imalathane sahibinin yanına ücretli işçi olarak girdiler. Böylece, bu büyük ekonomik kriz tarihin ilk “ücretli emek” olgusunu da yaratmış oldu.
Bölgedeki ekonomik kriz, Milattan Önce 8’inci yüzyılın sonlarına doğru yerini yavaş yavaş ekonomik canlanmaya bıraktı. Ulaşım yeni tekniklerin yardımıyla ilerledi ve böylece bölgelerarası ilişkiler gelişti ve ticaret yeniden canlandı. Girit, Rodos, Kıbrıs, Evboia Adası (Ege), Argolis ve Lakonia (Ege’nin Yunanistan kıyısı) ile Anadolu’nun Ege kıyılarındaki tüm kentler birer büyük ticaret merkezi durumuna geldiler. Ulaşım daha da geliştikçe, ticaretin yönü Fenike kıyılarına kadar uzandı.
Bu bölgelerde ilişkilerin yeniden kurulması sonucu, ticaretin yanı sıra tarımsal, hayvansal ve zanaatkar üretimlerde de önemli ölçüde artış gözlendi. Yunanistan ve Batı Anadolu yerleşik uygarlıklarında üretilen mallar yeniden bir yerden diğerine yoğun bir şekilde taşınmaya başlandı. Fenike kıyılarındaki tüm limanlar Ege’nin mallarının taşındığı yer haline geldi. Mezopotamya, Filistin ve Mısır’ın renkli kumaşları, baharatları, madeni eşyaları ve türlü sanayi malları kervanlarla bu limana getiriliyor, burada Ege’nin buğdayı, şarabı, zeytinyağı ile değiştiriliyordu. Egeli tacirler buğday, şarap ve zeytinyağı karşılığında aldıkları sanayi mallarını ve kumaşları ülkelerine götürüyorlardı.
Milattan Önce 8’inci yüzyıl bitip, 7’inci yüzyıla girildiğinde artık Ege’den Fenike’ye, Anadolu’nun batısından, Mezopotamya’ya ve Mısır’a kadar geniş bir bölgedeki uygarlıklar kesin bir ekonomik canlanmanın içindeydiler. Özellikle yeni teknolojileri daha da geliştiren bölge uygarlıkları, yine zamanlarından 150-200 yıl öncesinde olduğu gibi ticaret ve ekonomide liderliği ellerine geçirmişlerdi. Ege uygarlıkları, özellikle Anadolu’nun yeraltı ve yerüstü zenginliklerini çok iyi değerlendirmesini bildiler ve teknolojiyi geliştirenlerden daha da ileri duruma geçtiler.
Günümüzden yaklaşık 27 yüzyıl önce yaşanan bu ekonomik canlanmanın önemli merkezlerinden birisi konumundaki Fenike’nin bulunduğu topraklar bugünlerde yeniden öne çıkıyor. Aralarında dünyanın en zengin beş kişisinden dördünün de bulunduğu, toplam 1,35 trilyon dolarlık varlığa sahip en büyük milyarderlerin de katılımıyla 20 Ocak’ta yemin ederek ikinci kez ABD Başkanı olarak göreve başlayan Donald Trump’ın, son günlerde yaptığı birçok çarpıcı açıklamanın arasında en çok dikkat çekenlerden bir tanesi de, o dönemde Fenike’nin önemli limanı ve yerleşimlerinin bulunduğu bölge olan Gazze’ye ilişkin olanıydı.
ABD Başkanlığı'nın uçağı Air Force One ile "Super Bowl" maçını izlemek üzere, 9 Şubat Pazar günü New Orleans'a yolculuğunda, uçaktaki yandaş gazetecilere konuşan Trump, ABD’nin Gazze’ye “sahip olacağını” ve Gazze'yi Ortadoğu'daki “diğer zengin ülkeler” aracılığıyla inşa edeceğini ileri sürerek, “Gazze'yi satın almaya ve sahiplenmeye kararlıyım” dedi. Gazzeliler'in geri dönmesine izin vermenin büyük bir hata olacağını savunan Trump, “Bunu büyük bir gayrimenkul sitesi olarak düşünün ve ABD ona, yavaş yavaş, çok yavaş bir şekilde sahip olacak" dedi. Trump, Gazzeliler’in geri dönmelerini destekleyecek hiçbir şey kalmadığını öne sürdü ve “(Gazze) çok güvensiz ama biz onu gelecekte birileri tarafından geliştirilecek çok iyi bir yer haline getireceğiz. Diğer ülkelerin bazı kısımlarını geliştirmesine izin vereceğiz. Güzel olacak. Dünyanın her yerinden insanlar gelip orada yaşayabilir.. Yani göreceğiz. Mısır'ın, Ürdün'ün ve diğer ülkelerin yardım edeceğini umuyoruz. Suudi Arabistan ve diğerleri gibi bazılarının buna biraz para harcayabileceğini umuyoruz. Muazzam miktarda paraları var. İnsanları rahat ve güvende kılmak için biraz para harcayacaklar” diye ekledi.
Trump’ın bu açıklamaları, Hamas’ın binlerce kişinin ölümüne neden olan çatışmaların tetiğini çektiği 7 Ekim 2023 saldırılarından kısa süre önce, 9-10 Eylül’de Hindistan’ın Başkenti Yeni Delhi’de toplanan G20 Ülkeleri Liderler Zirvesi’ndeki gelişmeleri anımsattı. Financial Times’ın (FT) bu gelişmeye ilişkin, “Türkiye, G20’nin Hindistan-Orta Doğu ticaret koridoru planına alternatif sunuyor” başlıklı haberinde, “Türkiye, Asya’dan Avrupa’ya giden mallar için bir ulaşım yolu olarak tarihi rolünü güçlendirmeye çalışırken, G20 zirvesinde kabul edilen Hindistan-Orta Doğu ticaret koridoru planına alternatif olarak bölgesel ortaklarıyla ‘yoğun müzakereler’ yürütüyor” denildi.
FT’nin söz konusu haberine göre, Bağdat hükümeti tarafından açıklanan şemalar, potansiyeli 17 milyar dolar olarak öngörülen güzergahın, petrol zengini Güney Irak’taki Grand Faw limanından Türkiye’ye mal taşınacağını gösteriyor. Plan, 1,200 kilometrelik yüksek hızlı demiryolu ve paralel bir karayolu ağına dayanacak. Plan üç aşamadan oluşuyor ve ilk aşamanın 2028’de, son aşamanın ise 2050’de tamamlanması hedefleniyor.
Bu hattın öncülerinden ABD, Başkan Joe Biden döneminde bölgeye inanılmaz bir askeri güç yığınağı yaptı ve İsrail’e büyük destek verirken, Trump’ın da son açıklamasında sözünü ettiği gibi, artık petrol gelirlerinin ötesine geçmeye çalışan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar dahil, bölgedeki petrol zengini Arap ülkeleri de kervana gönüllü olarak katılıyor. Trump’ın bu son çıkışı, devasa “yeni ticaret ve ucuz emek yolunun” fotoğrafını daha net olarak gösteriyor: Yeni ticaret ve ucuz emek yolunun kurucu heyeti, daha inşaat aşamasında önüne çıkan her türlü engeli sahip olduğu savaş mekanizmalarıyla kökünden söküp atmaya oldukça kararlı hareket etti, tereddütsüz şekilde ilerledi ve Trump’ın bu son “parasıyla değil mi” çıkışını yapmasının tamamen önünü açtı.
Trump’ın, bu açıklamasının öncesi ve sonrasında yaptığı çıkışların önemli bir bölümü de, Güneydoğu Asya’dan başlayıp, zengin Batı’ya uzanacak ucuz emek yolu ve çevresinde kurulacak ucuz emek cennetinin temellerinin atılması ve üzerine çıkılacak katlarını kapsıyordu. Bir başka deyişle, yine Trump’ın yeniden koltuğa oturur oturmaz atmaya çalıştığı adımlara dönecek olursak; herşeyden önce Panama Kanalı’nı geri istemiş olması, Grönland’ı ABD topraklarına katma niyeti ve Kanada’ya da yeni eyalet statüsü önermesi gibi, küresel gündemi oldukça meşgul eden, her biri ciddi uyarılar içeren “bir dizi niyet” açıkladı.
İspanya merkezli Navarra Üniversitesi'nde (Universidad de Navarra) Prof. Dr. Ximena Barria'nın "Çin Panama Kanalı Çevresindeki Varlığını Artırıyor" başlıklı çalışmasında, 13 Haziran 2017 tarihinde Panama Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında diplomatik ilişkilerin kurulduğunun açıklandığına işaret edilerek, bu anlaşmanın ardından, kısa sürede iki ülke arasında ağırlığını ekonomik temelli olanların oluşturduğu toplam 19 anlaşma imzalandığı vurgulandı. "Panama gibi ticarete ve her konudaki işlemlere açık bir ülkede Çin kökenli nüfus her zaman göreceli bir varlığa sahip oldu ve Panama'daki Çin topluluğu yaklaşık 135.000 kişiye yükselerek, toplam 4 milyonluk nüfusun yüzde 4'üne ulaştı" denildi.
Çalışmada, bu gelişmelerin ardından Çin’in, Panama'nın Karayip kıyısında, Kanal'ın kuzey ağzının yanında yer alan Colon Serbest Bölgesi'nin (Colón Free Trade Zone - CFZ) en büyük tedarikçisi konumuna yükseldiğine işaret edilerek, “CFZ, yıllık 16.16 milyar dolarlık ithalat ve yeniden ihracat hacmiyle Amerika kıtasının en önemli, dünyanın ise ikinci en büyük serbest bölgesidir. 2017'nin ilk yarısında CFZ Çin'den 1.344 milyar dolar değerinde mal ithal etmiştir. Aynı şekilde, önemli Çinli şirketler de sunduğu stratejik avantajlardan faydalanarak bölgeye yerleştiler” denildi.
Kısacası, Çin Amerika kıtasına yönelik tüm ihracatını, satışlarını ve nitelikli maden ithalatını Panama Kanalı çevresine kurduğu büyük bir network ile yapacak konumda bulunuyor ve bu yüzden de bölge,Trump’ın ilk hedefleri arasına girmiş durumda. Göreve başlarken yaptığı konuşmada Panama'nın 1999 yılında kanalın devri sırasında verdiği sözleri tutmadığı ve Çin'in kanalın işletilmesi üzerinde nüfuz kazanmasına izin verdiği yönündeki suçlamalarını yineleyen Trump, “Biz onu Çin'e vermedik. Panama'ya verdik ve geri alıyoruz” dedi; ancak, ne zaman geri alacağına ilişkin bir tarih vermedi.
Trump'ın hedefindeki Grönland da, yalnızca küresel ısınmanın etkisiyle açığa çıkması beklenen milyonlarca hektarlık tarım alanları nedeniyle ağızları sulandırmıyor; ayrıca petrol, doğal gaz ve çok aranan maden kaynaklarına da sahip. Adanın kaynaklarını değerlendiren 2023 raporuna göre Grönland, elektrikli araç bataryaları üretmek için gerekli olan lityum ve grafit de dahil olmak üzere 31 farklı mineral için önemli rezervlere sahip durumda. Bu nedenle de, öncelikle, yatakların, geçen yıl kendisinin ve diğer Cumhuriyetçilerin adaylıklarını desteklemek için 270 milyon dolardan fazla bağış yapan Tesla CEO'su Elon Musk'ın ilgisini çekiyor; bu durum da elbette Trump'ı harekete geçiriyor.
Trump bunlarla da kalmadı; Pazar günü Air Force One'da gazetecilere ayrıca, Çin'den yapılan çelik ve alüminyum ithalatına yüzde 25 ek gümrük vergisi getireceğini açıkladı. Önceki Başkan Joe Biden, daha dört ay kadar önce, Eylül 2024'te Çin çelik ve alüminyum ürünlerinin ithalatına uygulanan vergileri yüzde 25'e yükseltmişti. Trump ayrıca, başka bazı Çin menşeli ürünlere de çeşitli oranlarda vergi uygulanacağını açıkladı.
Trump, tüm bunları neden yapıyor? Çin ve çevresindeki birçok ucuz emek cennetine karşı yenisini kurmaya heveslenen ABD ve Batı Avrupa merkezli birçok dev şirketin verdikleri milyarlarca dolar destek karşılığında, elbette.
Tüm bu girişimlerinin sonuçlarından, elbette emlak zengini Trump'ın da doğrudan oldukça büyük avantajları olacak, ancak, özellikle Trump'ın seçim kampanyasına her biri milyonlarca dolar akıtan dünyanın en zenginlerinin kazançları çok daha büyük olacak. Daha en başında, Trump seçilir seçilmez servetlerine milyarlarca dolar eklemeyi başaran, Çin'deki ucuz emek sayesinde zirvelere yükselen bu zenginler, Çin'in başkaldırısı sonrası, yeni ucuz emek cenneti sayesinde, yeniden küresel imparatorluklarına kavuşacaklar. Bu nedenle de, Trump'ı desteklemeyi ihmal etmeyen bu zenginleri temsilen zirvedeki üç tanesi, bizzat Trump'ın yemin törenine de katıldılar: Amazon'un kurucusu Jeff Bezos (Forbes'a göre 239.4 milyar dolar), Meta'dan Mark Zuckerberg (211.8 milyar dolar) ve Tesla CEO'su, dünyanın en zengin insanı ve Trump'ın Kasım ayındaki seçimleri kazanmasına yardımcı olmak için çeyrek milyar dolardan fazla para harcayan başkanlık sırdaşı Elon Musk (433.9 milyar dolar). Ayrıca, Alphabet'in kurucu ortağı ve dünyanın en zengin yedinci kişisi olan Sergey Brin (154 milyar $) de Musk, Bezos ve diğerlerine katılarak yemin töreni sırasında Trump'ın arkasında oturdu. Tüm bu en büyük milyarderlerin yanında, birçok büyük şirketin sahibi ve tepe yöneticisi 29 milyarder daha yine kendilerini göstermek için, tören sırasında Trump’ın yakınlarındaydılar.
Trump’ın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla, ABD'nin patlamamış mühimmatın temizlenmesi, enkazın kaldırılması ve iş ve konut yaratmak için altyapının geliştirilmesi yoluyla Gazze'nin yeniden inşasına öncülük edilmesi öngörülüyor.
Kısacası, 27 yüzyıl önce, henüz ortada kapitalizmin ağır sömürü düzeni ortada yokken, uygarlık yatakları Mezopotamya, Anadolu, Yunanistan ve Ege adalarında, savaşların yerle bir ettiği ekonominin canlanmasına beşik görevi gören ve yeni mutlu çağlara kapı açan, bugünkü Gazze’nin yerleşik olduğu Doğu Akdeniz kıyıları, bugünün sömürü düzeninde yeniden kurulmaya çalışılan “ucuz emek cenneti”nin olası egemenlerine “yakından izleme-gözleme üssü” yapılmaya çalışılıyor. Trump, Gazze’nin geleceğini şöyle anlatıyor:
“Gazze'yi satın almaya ve sahiplenmeye kararlıyım. Orayı yeniden inşa etme konusunda, Orta Doğu'daki diğer devletlere oranın bazı bölümlerini inşa etmeleri için verebiliriz. Diğer ülkelerin buranın bir kısmını geliştirmesine izin vereceğiz. Çok güzel olacak. İnsanlar dünyanın her yerinden gelip orada yaşayabilir” dedi. Ama biz Filistinlilerle ilgileneceğiz. Onların güzel, uyum ve barış içinde yaşamalarını ve öldürülmemelerini sağlayacağız.”
Kısacası, “Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki nüfusu ‘temizleme’ yönündeki yasadışı, insanlık dışı ve canavarca önerisini kesin bir dille kınıyoruz” diye açıklama yapan ABD Komünist Partisi göstericilerinin de dile getirdiği gibi; “Trump bir trol; ancak, tüm troller gibi asla komik değil ve asla gülmez, sadece böbürlenir ya da alay eder. Ve korkutucu bir şekilde, sadece kaba, akılsız hakaretlerle konuşmuyor - aslında onlarla düşünüyor. Zihni ise, küçük önyargılar ile özündeki kirlilikten oluşan ve insan davranışını taklit eden basit bir algoritmadır.”