Dıderot Etkisi: İhtiyacımız Olmayan Şeyleri Neden İsteriz?
Diderot Etkisi: İhtiyacımız Olmayan Şeyleri Neden İsteriz?
Sibel Çağlar
1769 yılında Paris’te bir Fransız düşünür, yaşadığı olağandışı deneyimi bir makalesinde kaleme aldı. Bu düşünür Fransız filozof Denis Diderot idi. Diderot bu makalesinde, yeni ve gösterişli sabahlığına nasıl sahip olduğunu anlattı. Fakat bu sabahlık ona mutluluk yerine mutsuzluk getirdi. Ve onun bu mutsuzluğunun nedeni, neredeyse iki yüz elli yıl kadar sonra halen psikologlar ve pazarlama uzmanları tarafından tartışılıyor. Tartışılan konu ise Diderot etkisi olarak anılıyor.
Diderot neredeyse tüm yaşamını yoksulluk içinde yaşadı. 1765 yılında Diderot 52 yaşındaydı ve kızı evlenmek üzereydi. Ancak ortada bir sorun vardır. Diderot düğün masraflarını karşılayamazdı. Maddi sıkıntıları olsa da, Diderot’un adı o dönemde oldukça iyi biliniyordu. Çünkü o zamanın en kapsamlı ansiklopedilerinden biri olan Encyclopédie’nin kurucu ortağı ve yazarıydı.
Tam da o sıralarda, Rusya İmparatoriçesi Büyük Catherine’nin, Diderot’un kütüphanesini ondan 1000 GBP karşılığında satın almayı teklif etti. Bu da sorunlarını bir anda ortadan kaldırdı. O dönemin parası ile bu oldukça yüklü bir paraydı. Kızını evlendirdi ve kendisine de küçük bir ödül olarak kırmızı bir sabahlık aldı. Ancak işte sorunlar bu noktadan itibaren başladı…
Diderot devamını makalesinde şu şekilde aktaracaktı. “Şimdi tam bir uyumsuzluk var. Genel hava bozulmuş durumda. Artık ne bütünlük var ne de güzellik”. Bu bütünlük gereksinimi Diderot’ta, tüm eşyalarını iyileştirme arzusunu beraberinde getirdi. Böylelikle eşyaları da yeni sabahlığının gösterişine uyumlu hale gelebilirdi.
Diderot Etkisi Nedir?
Diderot’un kırmızı sabahlığı çok güzeldi. Ancak o kadar güzeldi ki sahip olduğu diğer eşyaların arasında güzelliği ile sırıtmaya başlamıştı. Evin genel havası bozulmuştu, her şey onu rahatsız etmeye başlamıştı. Bu bütünlük gereksinimi Diderot’ta, tüm eşyalarını iyileştirme arzusunu beraberinde getirdi. Böylelikle eşyaları da yeni sabahlığının gösterişine uyumlu hale gelebilirdi. Çok geçmeden, yeni bir duvar halısı, yeni tablolar, yeni baskılar, yeni bir sandalye, gardırop, ayna, yeni bir çalışma masası ve pahalı bir saatle, bütün dairesi tamamıyla değiştirdi. Ancak bir daha hiçbir zaman eski sabahlığı ile olduğu kadar mutlu olmadı…
“Eski sabahlığımın mutlak efendisiydim fakat yenisinin kölesi oldum.”
1988 yılında Antropolog Grant McCracken, bu bütünlük arzusun ve bu arzunun satın aldığımız şeyleri nasıl şekillendirdiğini tanımlamak için Diderot Etkisi terimini kullandı. O sıralarda pek çok ekonomist, tüketim mallarını, her birine yalnızca işlevi ya da faydası için sahip olunan yalıtılmış nesneler olarak görürdü. Ve bu nedenle daha ucuzu ya da daha iyi bir modeli çıktığında, bu malların yerine kolayca yenisi alınabiliyordu.
McCracken’in yaklaşımı ise daha farklıydı. Onun savunduğu, sahip olunan şeylere münferit olarak bakmaktan ziyade, sahip olduğumuz eşyaların kişiliğimizi ve toplumdaki yerimizi yansıttığı idi. Ve bu yüzden de çoğunlukla, Diderot Etkisi’nin gücüyle bir araya gelen eşya kümeleriyle ilgiliydik. Diderot Etkisi, yeni bir mülk edinmenin genellikle daha fazla yeni şey edinmenizi sağlayan bir tüketim sarmalı yarattığını belirtir.
Günümüzde Diderot Etkisinin Gücü
Diderot Etkisi bize hayatınızın içine girmek için savaşacak daha çok şey olacağını söyler. Bu nedenle önemli olan şeyleri nasıl iyileştireceğinizi, ortadan kaldıracağınızı ve odaklanacağınızı anlamanız gerekir. Sahip olduğumuz eşyaların kişiliğimizi ve toplumdaki yerimizi belirlediğini düşünürüz. Ve bu yüzden de çoğunlukla, Diderot Etkisi’nin gücüyle bir araya gelen eşya kümeleriyle ilgileniriz. Fakat genel olarak yeni bir eşyanın yaşamımıza girmesi, Diderot’nun sabahlığıyla birlikte gözlemlediği tüketim durumunun ortaya çıkmasına yol açar.
Tüketim mallarının mağazalarda sergilenmesi sırasında uygulanan eşleştirme ve tasarımlar da bu mantıkla yapılır. Mağazalarda hazırlanan bu eşya kümelerinin her biri, birbirini tamamlayacak ürünlerle doludur. Bu tüketim nesnelerinin bütünlüğü, tamamen yeni bir kimlik ve yeni bir yaşam biçimini temsil eder. Eğer bu eşya kümelerindeki bir ürün aklınızı çeldi ise Diderot Etkisi ile bunu yeni alımların takip etmesi olasıdır.
Bu saptama, yeni bir sabahlık almasına karşın zenginliğe erişemeyen Diderot için de geçerliydi. Tam tersine eski sabahlığının içinde daha özgür hissediyordu Diderot. Eski sabahlığının eteğiyle tozlanan kitaplarını silebiliyor ya da kaleminin ucundan giysisine damlayan mürekkebi sorun etmiyordu belki de. Diderot’nun başta ona güven ve özgürlük vaat eden yeni sabahlığı, sonuç olarak onu kapana kıstırmıştı.
Her olumsuz alışkanlığın çözümü öncelikle farkındalık ile başlar. İnsanın doğal eğilimi daha az değil, daha çok tüketmektir. Bu eğilimden hareketle tüketim akışını kontrol altında tutabilmek için bilinçli çaba göstermek gereklidir. Umarız bu makale bunu nasıl yapacağınızı düşünmenize yardımcı olur.
Kaynak: https://www.matematiksel.org/diderot-etkisi-ihtiyacimiz-olmayan-seyleri-neden-isteriz/